13 Ocak 2011 Perşembe

12.01.2011 Manisa2 - BJK3 Ziraat TK

Nefesler tutulmuş tek beklenen Ocak ayında Ümraniye'ye kayan son yıldızları yeşil çimlerde siyah/beyaz formayla ceylan gibi sekerken görmek.. Sabırsızlıktan çıldırıacaktık, öyle ki Antalya kampında Sivassporla yapılan hazırlık maçında ligtv nin haber amaçlı bağlantısında bile arkada karanlıkta oynanmakta olan mactan karelerde belki Simaonun bir çalımını görürüz, belki Almeida Atakanın arkasından gecer diye fondaki maca kitlenmedim dersem yalan olur. Sivas macında birşey göremedik ama görenler, kampı takip edenler yağlayıp ballayıp merakımıza merak kattılar ve kupa maçı geldi çattı. Önce boşanmaya bir türlü razı olmayan aldatılmış kadınlar gibi köşe bucak kacarak sorun yaratan Tabata belası yüzünden korktuk acaba oynayacaklarmı diye. Son güne kadar sinir stress gerilim derken son saniyede yapılan düzenlemelerle 3ün 2sini sahaya sokabilecek hale geldik. Tabi bizde bu süre zarfında gerildik davula döndük. Sadece bizler degil Fenerlisi Gslisi meraktan çıldırıyodu. Son gun son ana kadar acaba yeniler oynayacakmı diye arayan rakip takım taraftarı arkadaslarım oldu. İşte Manisa maçına bu açlık ve merakla eriştik.
Sahadaki 11de ilk olarak beklentilerin dışında olan şey tek önlibero çift forvet görünümlü bir kadro seçimiydi. Yenilere odaklanmış maçı seyrederken dikkat çekici performanslar "eskilerden" ve "eski yeni" lerden gelmeye başladı.
Sivok topla her buluştuğunda öyle güzel şeyler yaptı ki adeta devre arası transferlerimizden birisi gibi takıma katkı yapacağının sinyallerini aldık.
Nobre 38 senedir top oynadığı ülkemizde hic atmadığı şutları atıyor deyim yerindeyse adeta "kıçını yırtıyor"du. Fakat ne yalan söyleyeyim ben bu istekliliğini bu hırsını birde gecen kontrat yenileme evresinde görmüştüm ondan sonrada bidaha hiç birşey görememiştim. Bu sebepten değil Türk pasaportu Kanuninin Brezilyalı Cariyesinden Torunu olsada artık gözümüzü boyamasın ve bu sene kopalım kendisinden.
Aurello ilk geldiğinde nasılsa Türk statüsünde çok cephede oynuyoruz faydası olur diye düşünmüştüm. Ne yalan söyleyeyim Fatih Tekke beni daha çok heyecanlandırmıştı. Fakat dün seyrettiğim Aurello bana yıllar önce fener ortasahasını sırtlayan öyle ki sırtından indirdiginden beri iflah olamamıs o fener ortasahasını sırtlayan adamı hatırlattı. Bildiğimiz sevdiğimiz beğendiğimiz Aurellonun ta kendisi geri gelmişti dün.
Eski yenilerden Hilbert özellikle önünde q7 oldugu anlarda Simpsonun yüklenmelerinde çok zor durumda kaldı ama genel olarak bildiğimiz profesyonelliği ve çalışkanlıgından hiçbirşey kaybetmemiş. Tek fark adam gri, beyazın üstünde siyah görünüyor siyahın üstünde beyaz. Yani bu kadar teknik kapasitesi yüksek bir kadroda çoğu kaliteli ayak kereste görünümü alır ki bu çok normaldir. 5dk önce aynı bölgede Simao adam eksiltip güzel bir pas atıyor, q7 3 kişi icinden cıkıp orta yapıyor peşinden Hilbert gelip klasik kanat oyuncusu edasıyla önünde adam varken orta yapmaya calısınca yavan geliyor.
Cenk sahadaki gercek anlamda Türk olan 3 isimden birisi olarak gayet iyiydi. Yediği 2 goldede hatasızdı diğer yerlilerimizden İsmail 2 pozisyonla aklımda kaldı. Birisi soldan bir bindirmesinde orta yapmak yerine Portekizlilere özenip çalım atma teşebbüsü diğeride kaptanlık pazubandını Nobreye ulaştıramadıgı için kendi koluna takmaya calısması. Toraman standardın ne üstüne cıktı ne altına indi aslında pekte farkedilmedi. Bir libero için bu pekte iyi birşey degil sanırım..
Eski yenilerden bir diğeri q7 taraftar olarak zaman zaman suçluluk duymama sebep olacak bir performans sergiledi. Bazen bireyselliği o kadar abarttıki "acaba aşırı sevgimiz özgüveni aşıp şımarıklığamı kaydırdı bu çocugu" diye bir düşündüm. Top oynamaktan çok keyif aldığı aşikar ama bazı pozisyonlarda az biraz takımla birlikte olsa kendiside cok daha fazla parlayacak sanki bunun farkında değil. 2. yarı 60lı dk larda oyundan alınması gerekiyorudu kendini çok fazla hırpaladı ama sanki Schuster yıldız oyuncusunun moralini bozmamak için müdahale etmedi gibi duruyor.
Yepyenilere gelince.. Çok kaliteli bir futbol ustası Simaomuz oldu. Hani "40 yıllık Beşiktaşlı gibi" klişesi vardır ya işte tam ondan.. Aynı şekilde Almeida hayal kurdugumuzda takımdaki forvetin sahip olmasını istedigimiz özellikleriyle donanmıs gelmiş. Yan toplarda pozisyon alışı, ortalara kafasını sokması değil topa kafa atması -ki bunu çok az oyuncuda görürüz-, ceza sahasına kesilen yuksek topları çok yumusak ve isabetli bir şekilde takım arkadaslarının önüne bırakması... var ya zevkten 18 köşe olcaz gibi duruyor.
Ha birde sahada Guti diye bir şey! vardı. Ne oldugunu anlatmak, yorumlamak benim haddim değil. Sadece MUHTEŞEM diyerek çekiliyorum..
21 Ocağa 8 gün var Buca maçını nasıl bekleyeceğim hakkında ise hiç bir fikrim yok...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder