12 Ocak 2012 Perşembe

11.01.2012 BJK2 - GaziantepBB1 Ziraat TK

Geçtiğimiz hafta sonu, bu sezon ilk defa canlı izleyemediğim bir maçta Ankaragücü deplasmanında 2 puan bırakıp geldik. Rakibin içinde bulunduğu zor durum ve gençlerden kurulu kadrosu hem bizi gevşetti hemde rakibi haddini bilerek oynamaya itti anlaşılan. Daha sonra tekrar yayında 2.devresini izlediğim maçta pozisyon bulmakta zorlandığımızı gördüm. Yazık ki bu maçın ardından da Almeida ipe çekilen ilk isim oldu. Son günlerde o gol kaçırdıkça felaket tellalları, yorumcu geçinen sıvamacılar her seferinde biraz daha hadlerini aşarak Almeida ya kafa göz dalmaya, sallamaya başladılar. Oysa endişe verici olan durum kaçan goller, kayıp puanlar değil, takımın kendine olan güveninin sarsılması, kazanma alışkanlığını yitirmesi, alternatif sistemlere geçiş yapamaması ve işler yolunda gitmeyince kaderine boyun eğmesi olur olsa olsa.
Kupada GBB karşısına çıkarken hem Simao, Ekrem, Toraman, Holosko gibi formasına uzak kalmış isimlerin takıma adaptasyonu sağlanabilir hemde Ernst, Sivok, Fernandes,Almeida gibi isimler dinlendirilebilir diye düşündük. Çok da yedek çıkılacak bir maç değildi. Bu sezonki kupa organizasyonunda az sayıda maçla finale ulaşıp kupayı alma ihtimali söz konusuydu ve seyirci namına sadece bayan ve çocuklar olacaktı. Bu sezon statlarda oluşturulan kadın tribünü ve daha önce Kadıköyde oynan cezalı maçta şahit olduğumuz ambiyans futbolun doğal havasını bozacak cinstendi. Bu yüzden sadece bayanlardan oluşan tribün cezası seyircisiz oynamaktan daha ağır bir ceza haline gelebilirdi. Fakat öyle bir tribün performansıyla karşılaştık ki çoğu maçta çarşı bu tempoda bir destek veremez diyebiliriz. Tribünlerdeki 3bin dişikartal o kadar şuurlu ve yaptıkları işe hakimdiler ki en ufak detayları bile kaçırmıyor ve doğru tepkileri vermekte gecikmiyorlardı. 1-0 dan sonra "2 gelsin 2" demeler, tempo düşünce "kartal gol gol" yapmalar, rakip oyuncular yerde fazla kalınca "ayağa kalkın adam gibi oynayın"lar, kapalı alt üst bağırmalar hatta beleş tepeyle siyah-beyaz yapmalar, 85te gündoğdu... tek kelimeyle apıştım. Tribün ritüeline bu kadar hakim bir bayan taraftar kitlesi herhalde dünyada yoktur.
Sahada olan bitense bu özel seyirciye yakışacak cinsten bir futbol değildi. Bu güzel insanlara daha kaliteli bir oyun seyrettirmeleri gerekirken, daha az  efor sarf edip ideal 11den daha az adamı kullanarak maçı kazanmaları gerekirken Fernandes girmeden işi halledemedik bir türlü. Bu maç kalibre olarak ölçü alınamaz belki ama beni rahatsız eden bir hava oluşmaya başladı takımda. Sezon başından beri sabırla ve gururla günbegün  takım olma yolunda adım adım ilerleyip en sonunda bu yapıya kavuşan takımda bir şeyler kaybolmaya başlamış gibi bir koku alıyorum. Değişen şeyleri düşünürsek sahaya baktığımızda son haftalarda Q7 yok ve yokluğunu fazlasıyla hissediyoruz diyebiliriz. Oysa Ordu maçında da onsuz oynadık ama üretkenlikten bu kadar uzak kalmadık. Hilbertin yokluğunda son maçlarda biraz sıkıntı yarattı diyebiliriz fakat bu tek başına takımın kimliğini değiştirecek bir fark gibi görünmüyor. Simao takıma döndü ve adapte edilmeye çalışılıyor. Takımın o yokken geldiği nokta çok farklı. O sakatlandığından bu yana takımda kimlik değişimi yaşadık daha çok mücadele eden bir takım haline geldik. Acaba onun dönüşüyle takımın mücadele kapasitesinde bir düşüş mü yaşıyoruz... Ya da bu durgunluk Tayfurun yeni pozisyonuna gelmesiyle mi başladı. Pek aklıma getirmek istemesem de sezon başından beri düşünce tarzını, kadro seçimini, oyun içi hamlelerini sürekli anladığım ve büyük ölçüde onayladığım Carvalhall son maçlarda garip şeyler yapmaya başladı. Acaba iki başlılık gibi bir sıkıntı mı söz konusu diye düşünmeden edemiyorum. Bu şekilde bir kaç kötü maç oynarsak Carvalhall çok rahat harcanacak gibi bir pozisyonda. Nasılsa stepnede Tayfur var diye bu güzel adamın tüm emeklerini tüm çabasını çok rahat silip atacaklarmış gibi bir his var içimde. Bende varsa Carvalhallde hayli hayli vardır. Belki de bu baskı yüzünden işini iyi yapamıyordur, kim bilir...
Tüm bu varsayımları yok sayarsak, takımdaki bireysel formların takıma yansıması gibi düşünürsek kaybettiğimiz gücü telafi edecek yeni kuvvetlere ihtiyacımız var. Mesela çok alternatifli olduğumuz ortasahada Aurelio yu uzunca bir süreliğine kaybettik, Necipse her geçen gün daha geriye gitmeye başladı. Elde garanti bir Ernst ve Veli var artık Alvesin bu bölgeye biraz alternatif olması lazım. Fakat bu akşam 20dk da olsa yakaladığı forma şansını lakayıt bir oyun sergileyerek değerlendiremedi. Sidnei takım seviyesinin çok uzağında Ersan döndüğünde o bölgede sıralamada 5. adam olacak dolayısıyla şu anda boşuna yer işgal ediyor bile diyebiliriz. Kanatların birinde Q7 dönecek ve formayı alacak dersek diğer kanat bu futboluyla Simaonun olamaz. Buraya Bebenin iyleşip gelmesini beklemek bir alternatif olabilir.
Kadroda aksayan sakatlanan isimleri değiştirmek alternatiflerden yararlanmak dışında klasik 433 sistemine de bir alternatif oluşturmamız lazım. Sıkı kapanan takımlar karşısında sadece Fernandesin duran toplarına sığınmak her zaman sonuç vermeyebilir. Almeida gibi güçlü bir santrforu kullanamıyoruz hatta daha da öte harcıyoruz. Kapalı takımları açmakta çok uzun yıllardır hep sorun yaşadık ve duran topları yeterince iyi kullanamamaktan dem vurduk. Artık Fernandes gibi Türk futbol kalitesinin çok üzerinde bir yetenekle bu toplarda etkiliyiz. Fakat kanat oyuncularımız çizgiye inen tipte değil ve ceza sahasına yığılmış rakiplere karşı driplingle içeri girmeye çalışan, diyagonal ortalar yapan tipte kanatlarla etkili olamıyoruz. Kadroya baktığımızda bu bölgeye alternatif olan oyuncuların hemen hepsi forvet niteliğinde oyuncular. Klasik 442nin kanat oyuncusu tipinde hiç adam kalmadı takımda. Sadece Hilbert ve İsmail kanatları bu şekilde kullanabilecek stile sahip. Onlarsa defansın vazgeçilmezleri.
Sezon ortasında bu tip arayışlara girmek doğru değil belki ya da en azından Q7 dönene kadar, Bebe ve Ersan takıma katılana kadar beklemeliyiz ama Braga maçlarına kadar takım toparlanamazsa yakaladığımız tüm güzellikleri kaybetmeye başlarız gibi bir tehlike var karşımızda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder